Anadolu’nun binlerce yıllık geçmişe sahip kültürel mirasını sadece Türk-İslam mirası olarak değerlendirmek bizi büyük bir yanılgı içerisine sokar. Bu topraklar günümüze gelene kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Neolitik, Paleolitik ve Helenistik dönemlere ait antik yapılardan bu güne kadar gelebilmiş birçok kültürel miras bu toprakların aslında ne kadar geniş bir hoşgörü ve dinsel yapı zenginliği içerisinde olduğunu bize anlatmaktadır. Bu anlatı şekli; bazen görsel bir şölen bazen de taşa, ahşaba ve kâğıtlara yazılmış belgeler ile karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar Anadolu topraklarındaki zengin kültürel birikimi müzelerde saklasak ve korumaya alsak da bundan daha fazlası aslında yaşandığı yerde bizi beklemektedir.
Anadolu’da, günümüz değerlerinin temellerine baktığımızda hoşgörü ve kültürel kozmopolit bir yapı ile karşılaşırız. Aslında bu dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğimiz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılar sonucunda ortaya çıkan bulgular tüm dünyanın gözlerini bir kez daha Anadolu’ya çevirmiştir. Bu topraklarda sadece Neolitik, Paleolitik ve Helenistik dönemlere ait kültürel zenginlik ve birikim yoktur. Tüm bunların yanı sıra Türk kültürünün İslam kültürü ile harmanlanıp bu topraklarda var olmasıyla Türk-İslam kültürünün oluşması sonucunda kendine has yapısı, insanı ve doğasıyla medeniyetlerin beşiği olarak isimlendirilen Anadolu adeta yeniden keşfedilmektedir.
Hazırlamış olduğumuz bu bölümde Anadolu’nun her bir karesi ile sizleri dönem dönem antik zamanlardaki kentlerin yapısal özelliklerine ve yaşantılarına, bazense dönemin efsanelerine tanıklık ederek bir yolculuğa çıkarıp bu topraklardaki izlerin peşinden günümüze kadar süregelen tarihsel altyapıyı sizlere aktarmak amaçlanmıştır.